Sunday, February 04, 2007

kötülük nasıl kokar; bilir misin?


Sokaklarda huzursuzluk dolaşıyor. Kötülük bulduğu her aralıktan sızıp evinin içine sokulmaya çalışıyor. Pencereyi kapatsan kapının altından, oradan olmazsa televizyon ekranından veya en beklenmedik düşlerin içinden çıkıp bedenine, zihnine, ruhuna bulaşmaya can atıyor kötülük. İnsanlar pusulasını yitirmiş benlikleriyle koskoca bir anlamsızlıkla boğuşuyorlar. Üstelik hiç bir yer tekin değil artık. Peki ya güvenilebilecek insan var mı? Ylanızken, hastayken ya da çaresizken uzanılabilecek bir el var mı artık? Tatlı espirileriyle insanı güldüren sevimli şovmen hiç umulmadık bir anda şeytani bir gülümsemeyle çaresiz, umutsuz ve belki de hasta insancıklara hiç gözünü kırpmadan kötülük yamıyor mu? O bunları yaparken herkes kendinden geçmiş bir umursamazlıkla alkışlayıp gülmüyor mu? Hayatımızdaki insanlarda o şovmen ve onu alkışlayan kalabalık değil mi? Tüm çaba da alay edilen, aşağılanan ya da itilip kakılan o adam yerine şovmen olamasa da alkışlayan kalabalığın arasına karışıp görünmezcesine yaşayıp gitmek için değil mi? Kalabalıkların içinde yitip giden hayatlar...

Ama işte şehrin bilinçaltını yansıtan sokaklar gittikçe daha da huzursuzlaşıyor. Kalabalıkların istilasıyla gün geçtikçe daha da çirkinleşen şehirlerde kötülük elini kolunu sallaya sallaya, gücünün son sınırında, en lüks lokantalarda yemek yiyip ardından sabahlara kadar barlarda göbek atıyor. Her geçen gün artıyor gücü çünkü ardında kalabalıkların takdiri ve alkışları var. Kimse emin değil artık; ne elini sıcacık tutanın samimiyetinden ne de aynaya baktığında gördüğü yüzün ona ait olduğundan. Maskeler ardında eriyip, silikleşmiş; yok olmaya başlamış yüzlerden birisi olup çıkmış kendi yüzün. Çevredeki kalabalığın hoyratça birlikteliği, bir o yana bir bu yana kör dövüşü savruluşu, kişiliksizliği, hızla değerlerini kaybedişi ve ön planda olanlara aptalca sevgisi, iç dünyalarda korkunç bir yalnızlaşmaya itiyor herkesi.

Bir soru var nicedir zihinlerde ama söze bir türlü aktarılamayan: Bu ağır, sinsi, leş kokusu nereden geliyor ve nasıl da böyle hepimizin üzerine siniyor? Üstelik de hepimiz son model kozmetik harikası parfümler kullanırken...

2-4 Şubat 2007