Wednesday, July 19, 2006

düşler perilerin hediyesidir

Yaşamak çok büyük bir iş. Yaşamanın kendisi...Sonunda ödülü bilinmeyen ve her gün yenilenen bir çabalayışın döngüsü. Her gün yataktan kalkma azmi inanılmaz bir güç ve bu güç her yeni günde yenilenmek zorunda. Düşlerimiz bunu bize sağlayan mucizeler ve elbette ki bize perilerin hediyesi. Uyku perileri ve düş getiren perileri olmasa sabah yataktan kalkacak gücü asla bulamazdık. Periler yaşam çabamızın dünyasında değiller çünkü ince bir varoluş perdesiyle buradan ayrı yaşıyorlar. Belki de buradaki mücadele kanatlarındaki zarif güzelliği zedeleyeceği için; belki de bu saçma döngüyü anlayamadıkları için. Yalnız insanların gün içinde nasıl tükendiklerini izleyip, ızdırabın ne olduğunu her gün yüzlerine işlenen çizgilerle görüp bu sefalete daha fazla dayanamadıklarından gecelerin soğuk karanlığında insanlara uykuyu ve düşleri hediye ediyorlar.

Yataktan kalkacak enerjiyi belki bu düşler veriyor bize. Kızılderililerin baş uçlarına astıkları düş kapanları var. Kötü rüyalar ya da kabuslar ağlarına takılırken iyilik getirenler ortasındaki küçük delikten geçip uykularımıza geliyorlar. Demek ki insanoğluna sempatisi olmayan, hatta onu sevmeyen perilerde var. Kabus getiren perileri bizim bu yaşamak çabamıza tiksintiyle bakıyorlar. Aslında onları çok iyi anlıyorum. Yaşamak adına doğayı ve hayvanları nasıl da acımasızca katlediyoruz. Yaşamak muücadelesinin iyice bencilleştirdiği insanoğlu yeryüzündeki diğer varlıkların yaşam macerasına o kadar saygısız ki insanın kötülüğünü arzulayan perilerin gün geçtikçe artması çok normal.

Kuşlar ve tüm kanatlı halk şu aralar kendilerini feda ederek insanoğluna bir tokat gibi iniyor. Tüm kanatlı varlıkların yaşam döngüsünde insana yarattığı acı tabloyu anlatmaya çalıştıklarını düşünüyorum. En iyi öğretmende ölüm olduğu için hepsi kanatlarına azraili takıp uçuyorlar artık. Tüm eski ve kadim uygarlıkların bildiği gibi kuşlar mesaj getiren tüm ilahi varlıklarla ve meleklerle yakın ilişkilidirler. Böyle olduğu için kanatlı halkın insana tuttuğu aynaya iyi bakmak lazım. Aynada yok edenin er ya da geç yok edileceğini okumak lazım. İnsan kozmosun içinde özgür iradesiyle attığı tek bir adımla yazgısını hem belirliyor hem de kendine olacakların senaryosunu yazıyor. Her bir adımda senaryo yenileniyor. İnsan şu an içinde geleceğini ve geçmişini birlikte yaşıyor. Zamanı düz bir çizgide ilerliyor sanmak ya da öyle düşünmek istese de herşeyin şu an içinde iç içe geçtiğini biliyor. İnsan kendine olacakları kendinin yarattığı gerçeğini görmek istemiyor. Görmesi için kuşlar ve melekler var güçleriyle çalışıyor.

İnsanlar görmeyi öğrenmedikçe rüya alemleri kabuslarla doluyor çünkü bu duruma en çok kötü rüya getiren periler kızıyor. Perileri kızdırmaksa karanlık gecelerde insanı sonu gelmeyen ruh sıkışmalarına sürükler. Herşeyin gündüz olup biten bir yaşamak çabası olduğunu zannedenlerse çok yanılırlar çünkü bir insan ömrünün hemen hemen yarısı düş aleminde geçer. Bugün sanırım incittiğimiz tüm canlılardan, kuşlardan ve özellikle melekler ve perilerden özür dilememiz gerek yoksa düş kapanlar işlevini yitirebilir.

Ocak 2006

No comments: